26 Nisan 2008 Cumartesi

Destan Nedir ve Büyük Türk Destanları

Destan, milletlerin hayatında büyük yankılar uyandırmış (savaş, göç, istilâ gibi) tarihî olayların (yangın, salgın hastalık, sel, deprem gibi) toplumsal ve doğal olayların çağdan çağa aktarılmış, aktarılırken de hayal unsurlarıyla oluşmuş, süslenmiş, değiştirilmiş manzum söylenceleridir.Destanlar, Araplar'da "esatir", Batı'da "myth" olarak adlandırılır. Destanlar ikiye ayrılır; Yapay ve Doğal Destanlar. Yapay Destanlar: yazarı belli olan,daha yakın zamanda YAZILAN ve olağanüstü durumlara az yer veren bir destan türü iken, Doğal Destanlar: anonim( yazarı belli olmayan),ilkel dönemde yaşanmış olayları konu alan ve SÖZLÜ destan türüdür. Destanlar İslamiyet'in kabulünden önceki Türk Edebiyatı kategorisine aittirler. Ayrıca da çok uzun yazılardırlar. Destanlar 3 safhadan oluşur:1. Halkın benliğinde iz bırakan olaylar ve bunda rol oynayan kahramanlar,2. Olayın ağızdan ağıza aktarılması,3. Yazıya daha sonradan geçirilmesidir.Milletlerin toplumu derinden etkileyen, tarihi önem arz eden önemli olaylarını (doğal afetler, savaşlar, göç, yangın vb.) konu edinirler. Çoğu kez manzum olurlar. Tarih, etnografya, folklor gibi bilimler destanlardaki bilgilerden yararlanır.Türk Destanları Türk Destanları, Efsane ve MitleriTürk destanları, Türk destanları, kâinatın, insanın, kadının ve erkeğin yaradılışı; Türk milletinin doğuşu, çeşitli Türk devletlerinin kuruluş, gelişme, çöküşleri, zafer ve yenilgileri gibi konularla beraber pek çok sebep açıklayıcı efsaneyi de içinde barındırır. Bütün dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatının da ilk örnekleri destanlardırSözlü Edebiyat* Sagu* Koşuk* Sav* Destanİslamiyet'ten Önceki Destanlar1. Altay - YakutYaratılış destanı2.Sakalar Dönemia.Alp Er Tunga Destanıb.Şu Destanı3.Hun DönemiOğuz Kağan DestanıAtilla Destanı4.Gök Türk Dönemia.Bozkurt Destanıb.Ergenekon Destanı5.Uygur Dönemia. Türeyiş destanıb. Göç Destanıİslamiyet'in Kabulünden Sonraki Destanlar1.Karahanlı DönemiSatuk Buğra Han Destanı2.Kazak-Kırgız Kültür DâiresiManas destanı3.Türk-Moğol Kültür DâiresiCengiz-name4.Tatar-KırımTimur ve Edige Destanları5.Selçuklu-Beylikler ve Osmanlı Dönemleria. Seyid Battal Gazi Destanıb. Danişmend Gazi Destanıc. Köroğlu Destanı

Cümle Vurgusu

Cümlelerde asıl anlatılmak istenen şey vurgulanır. Vurgusu yapılan öğe cümlenin özelliğine göre değişebilir.a)Normal bir cümlede yükleme en yakın olan öğe vurguludur.Dün, beni dershanede o gördü. (Özne vurgulanmış.)Dün, o beni dershanede gördü. (Dolaylı Tümleç vurgulanmış.)O, beni dershanede dün gördü. (Zarf Tümleci vurgulanmış.)Dün, o dershanede beni gördü. (Nesne vurgulanmış.)b)Yüklem, cümlenin başında ise vurgu yüklemdedir.Gitti, arkasına dahi bakmadan.Yüklemc)Soru anl*****n “mi” soru edatı ile sağlandığı cümlelerde vurgu, “mi”den önceki sözcüktedir.Dün dershanede Ahmet mi beni görmüş? (Özne vurgulanmış.)d)Soru anl*****n “soru sözcükleri” ile sağlandığı cümlelerde vurgu, soru sözcüğünün kendisindedir.Dün dershanede kim beni görmüş?

Anlatım Biçimleri

Çeşitli amaçlara yönelik olarak gerçekleştirilen anlatımın etkileyici olması için çeşitli yöntemlere başvurulur.İşte,anlatımı gerçekleştirirken başvurulan bu yöntemlere “anlatım biçimleri” diyoruz.Anlatım biçimlerini şöyle sıralayabiliriz:1)Açıklayıcı Anlatım,2)Öyküleyici Anlatım (Hikaye Etme)3)Betimleyici Anlatım (Tasvir Etme)4)Tartışmacı AnlatımA)AÇIKLAYICI ANLATIM:Herhangi bir konu hakkında bilgiler vermek,bir şeyler öğretmek amacına yönelik anlatım biçimidir.ÖRNEK:Memduh Şevket Esendal öykülerini sade ve temiz bir Türkçe’yle yazmış,öykücülükte Çehov tarzını benimsemiştir.Onun öykülerini okuyanlar eserin içinde kendilerini,çevrelerini ve hayatta karşılaştıkları kişileri bulur gibi olurlar.Esendal,günlük hayatı iyimser bir hava içinde verir.Öykülerindeki olaylar son derece basittir.B)TARTIŞMACI ANLATIM:Okuyucuyu veya dinleyiciyi istenilen davranış ve düşünce biçimine yöneltmek amacıyla başvurulan bir anlatım biçimidir.Bu anlatım biçimiyle okuyucunun sahip olduğu düşüncenin değiştirilmesi amaçlanır.Yani amaç düşünce ve konularda değişiklik yapmaktır.ÖRNEK:Edebiyat metninin dili günlük iletişim dilinden bütün bütüne ayrıymış gibi görülegelmiştir bizde.İstiareli, aktarmalı, doğallıktan uzak bir dil olarak düşünülmüştür hep.Edebiyat sözcüğü;süslü püslü, özentili, abartmalı ve boş sözler yığını gibi bir anlam kazanmıştır bu yüzden.Bunu da,edebiyat dilini günlük dilden apayrı gören bir anlayışa bağlayabiliriz.Oysa edebiyat dili günlük dilden tümüyle kopuk bir dil değildir.Gündelik dilin güzel, duygusal bir doku içinde yeniden düzenlenimidir bir bakıma.C)ÖYKÜLEYİCİ ANALTIM:Bu anlatımda amaç;olayı okuyucunun gözü önünde canlandırmak,anlatmak istenileni bir olay içerisinde vermektir.Öyküleyici anlatımda olaylar oluş haline uygun olarak bir dizi halinde verilirse birbirine bağlanır.Öyküleme, tasarlanan ya da yaşanan bir olayın anlatımıdır.Roman, hikaye ve masalların anlatımı öyküleyici anlatım biçimindedir.ÖRNEK:Ağır adamlarla kahveye girdi Hasan.Olanları düşündü bir süre.Otursam mı oturmasam mı diye bir tereddüt geçirdi.Sonra oturdu bir köşeye isteksiz.Babadan kalma tütün tabakasını çıkardı,kalınca bir sigara sardı.Öyle dalmıştı ki masasına konan çay bardağının sesi bile dikkatini çekmemişti.D)BETİMLEYİCİ ANLATIM (TASVİR ETME):Betimleme en yalın biçimiyle sözcüklerle resim çizme işidir.Varlıkların niteliklerini,bu varlıkların duyularımız üzerinde uyandırdıkları izlenimleri belirtmektir.Betimleme nesnelerin, varlıkların, belirgin özelliklerini tanıtıp göz önünde canlandırmaktır.Bu anlatımda okuyucunun çeşitli duyularına seslenilerek anlatılan varlıkla ilgili izlenim kazanılması amaçlanır.Bu amacın gerçekleşmesi için titiz bir gözlem gerekir.Gözlem sırasında ayırt edici özelliklerin anlatılmasına özen gösterilir.ÖRNEK:Eski bir taş köprü geçildikten sonra fakir mahallelere giriliyor ve sefalet,bütün dehşeti ve çirkinliğiyle başlıyordu.Ortalarından akan çirkin sularında yarı çıplak çocuklarla çamurdan köpekler, eğri büğrü sokaklar… Tezekten, çamurdan yapılmış yarı yarıya toprağa gömülmüş penceresiz kulübeler…DÜŞÜNCEYİ GELİŞTİRME YOLLARIBir yazıda ileriye sürülen görüş ve düşüncenin inandırıcılığını sağlamak amacıyla yazar çeşitli yollara başvurur.Düşünceyi geliştirmek için başvurulan yöntemler şunlardır:1)TANIMLAMA:Bir kavrama ya da olayın belirgin özellikleriyle tanıtılmasına tanımlama denir.Tanım kısaca “nedir” sorusuna verilen cevaptır.ÖRNEK:İnsan vücudunun en küçük yapı taşına hücre denir.(Nesnel)*Yiğitlik, kahramanlık, savaş temalarını işleyen şiirlere epik şiir denir.(Nesnel)*Yaşam, güçlükleri yenebilme sanatıdır.(Öznel)*Toros dağlarının etekleri Akdeniz’den başlar.(Değil)2)ÖRNEKLENDİRME:İleriye sürülen soyut düşüncenin somutlaştırılması yöntemidir.Söylenmek istenilenin okuyucunun kafasında canlandırılmasını sağlayan bir yöntemdir.ÖRNEK:Genç Kalemler hareketi,edebiyatımıza özellikle dil konusunda yepyeni bir anlayışı getirmiştir.Türkçe kendi benliğine yavaş yavaş dönmeye başlamış;halk,aydınların yazdıklarını anlar duruma gelmiştir.1911’li yıllarda yazan Ömer Seyfettin’i, Ziya Gökalp’i açıp okuyun, severek, anlayarak okursunuz yazdıklarını.Sözcükler, tamlamalar…hep anlayacağınız biçimdedir.3)KARŞILAŞTIRMA:Karşılaştırmada iki varlık, iki kavram ya da iki şey arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanma söz konusudur.Benzerliklerin ya da karşıtlıkların ortaya konması karşılaştırma ile olur.ÖRNEK:Özge Ali’ye göre daha çalışkandır.*En çok sevdiğim arkadaşım sensin.*Eski şiir hayali öğeleri yeni şiir ise somut öğeleri içerir.4)TANIK GÖSTERME(ALINTI YAPMA):Anlatılmak istenilen düşüncenin başkalarının görüşlerinden,sözlerinden yararlanarak açıklanması yoludur.Başkalarının aynı konuda söylediği sözler yazı içerisinde alıntı olarak gösterilir.Tanık olarak düşüncesine başvurulan kişinin, konusunda uzman güvenilir olması gerekir.ÖRNEK:Mutluluk, aslında herkesin çok yakınında.İsteyen herkes, her an mutlu olabilir.Fizolof Sokrates: “Bir kitap, bir çiçek, bir kuş…ne büyük saadet!” derken bunu anlatmıyor mu?5)SAYISAL VERİLERDEN YARARLANMAüşünceyi inandırıcı kılmanın yollarından biri de sayısal verilerden yararlanmadır.İnsanlar okuduklarının sayılarla desteklendiğini görürlerse yazıyı daha da inandırıcı bulurlar.ÖRNEK:Ada pazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme

Sözlü anlatım

KONUŞMADüşünce ve duyguların, başkalarına sözlü olarak bildirilmesine konuşma yada sözlü anlatım denir.Konuşma, insanın çevresiyle doğrudan iletişim kurmasının en etkili yoludur. Konuşma için sesli düşünme de denir. Buna göre insanlar, düşüncelerini başkalarına seslerle iletirler. Ancak bunu yaparken de sözlerini etkili kılmak için, jest, mimik, tonlama, vurgulama... gibi konuşmayı tamamlayıcı öğelere başvururlar.Konuşma olgusu; dil, düşünce, duygu, ses ve konuşma organları gibi öğelerle doğrudan ilgilidir. Bunlardan birinin eksikliği yada yetersizliği, çeşitli konuşma kusurlarına yol açar.KONUŞMA İLKELERİİyi konuşma, güzel konuşma; her şeyden önce iyi ve sağlıklı düşünmeyle ilgilidir. İyi ve sağlıklı düşünmeyse, kişinin yeteneği yanında, doğuştan itibaren edindiği bilgi, beceri birikimine ve gördüğü eğitime bağlıdır.Ancak her konuda olduğu gibi konuşmada da yetenek, tek başına belirleyici etken değildir. Yetenek ancak bilgi ve deneyimle birleşirse bir anlam taşır.Ayrıca burada ele alacağımız konuşma türlerinin çoğu için özel bir yeteneğe gerek yoktur. Bunlar, belli bir eğitimle herkesin başarabileceği türden konuşmalardır.İyi bir konuşmacının başlıca ilkeleri şunlardır :· Yapıcılık : Toplumun değer yargılarına, inançlarına, gelenek ve göreneklerine ters düşen, onları yok sayan söz ve davranışlardan kaçınılmalıdır.· İnandırıcılık : Konuşmacı ; sözleriyle, davranışlarıyla, yargılarıyla, konuya hakimiyetiyle dinleyicide güven duygusu yaratmalıdır.· Amaca dayanma : Konuşmacı, niçin konuştuğunu bilmeli ve dinleyici üzerinde bu amaca yönelik bir etki bırakabilmelidir.· İlginçlik : Konuşma konusu, gerek konuşmacı, gerekse dinleyici yönlerinden ilgi çekici olmalıdır. İyi bir konuşmacı, pek ilginç olmayan, hatta sıkıcı sayılan bir konuda dahi ilgi yaratmayı bilmelidir.· Bilgi sağlamlığı : İyi bir konuşma, sağlam bilgi ve belgelere dayanmalıdır.· Ön çalışma :Konuşmanın hazırlanmasında; konu, dinleyici, konuşma süresi göz önünde bulundurulmalıdır.· Yöntem : İyi bir konuşmada yöntem önceden belirlenmelidir ; "birlikte düşünme ve tartışma", "öğretme", "duygulandırma" yöntemlerinden hangilerinin seçileceği bilinmelidir.· Konuşmayı destekleyen öğeler : Konuşma, söz yanında bir takım el, yüz hareketleri ( jest, mimik ) ve iyi bir tonlama ile desteklenmelidir.· Dil ve üslup : İyi bir konuşma elbette ki iyi bir dil ve üslup becerisi gerektirir. Kelimelerin seçimine, cümledeki yerlerine, kültür dilindeki biçimleriyle kullanılmalarına özen gösterilmelidir.KONUŞMA TÜRLERİGÜNLÜK KONUŞMALARGünlük konuşmalar; insanların günlük yaşamda çok sık olarak yaptıkları hazırlıksız, anlık, doğal konuşmalardır. Konuşmalar gelişigüzel de denilen bu türlerin, elbette kendine özgü kuralları vardır. Bunların başında da içtenlik, incelik, saygı ve hoşgörü gelir. Ayrıca günlük konuşmaların pek çoğunda, ortak bir kültür dilinin herkesçe kullanılan söz kalıpları bulunur.SelamlaşmaSelam, bir yerde buluşan,bir yolda karşılaşan kişilerin birbirlerine karşı duydukları sevgi ve saygının sözle ve davranışla anlatımıdır; uygar insan olmanın gereğidir. "Merhaba, günaydın, iyi günler, hoşça kal, Allahaısmarladık, güle güle, yolun açık olsun..." gibi sözler; dilimizde, yerine, zamanına hatta kişisine göre sırası geldiğinde kullanılması gereken hazır söz kalıplarıdır.Güzel dilimizde ve kültürümüzde yeri olmayan "Hadi çav", "hadi by by ( bay bay )..." gibi sözlerden kaçınılmalıdır.Hatır sormaKarşılaşan insanlar, birbirlerine hal hatır sorarlar. Hal hatır sormada, durumun gerektirdiği biçimde "nasılsınız?, iyi misiniz?..." sözleri; bunlara karşılık olarak da "teşekkür ederim, iyiyim, siz nasılsınız, sizi sormalı..." sözleri en sık kullanılan kalıplardır.Tanışma ve Tanıştırmaİlk kez karşılaşan insanların birbirlerine adlarını, soyadlarını, gerekliyse mesleklerini söylemeleri görgü ve uygarlık gereğidir. Buna "tanışma" denir. Tanışma sırasında karşılıklı olarak "Memnun oldum, ben de" gibi sözler söylenmelidir.Birbirlerini tanımayan insanlar, üçüncü kişilerle karşılıklı tanıtılıyorsa buna da "tanıştırma" denir.UYARI : Tanıştırma sırasında "sizi arkadaşıma tanıtayım" demek yanlıştır. Doğrusu, "sizi arkadaşımla tanıştırayım"dır. Ayrıca tanışma sırasında "bendeniz, kulunuz, köleniz..." gibi abartılı ve küçültücü sözlerden kaçınılmalıdır.Soru sorma-Cevap vermeUlaşımın çok geliştiği günümüzde, her an kendimizi yabancı bir çevrede, yabancı insanlarla karşı karşıya bulabilir, onlara soru sormak yada onların sorularına cevap vermek durumuyla karşılaşabiliriz. Böyle durumlarda sorular yada cevaplar açık ve kısa olmalıdır.Konuşma sırasında, duruma göre, "affedersiniz", "bakar mısınız?", yetişkinler için "hanımefendi", gençler ve çocuklar için "kardeşim", "yavrum...?" gibi hitaplar kullanılmalı; "hey!, hişt!, baksana!..." gibi ünlemler, "birader, dayı, babalık..." gibi sözler kullanılmamalıdır. Tanımadığımız ve yaşını kestiremediğimiz kişilere "amca, teyze..." gibi sözlerle hitap etmek de yanlıştır.KutlamaKutlama; insanların kazandıkları bir başarı, yükseldikleri makam yada eriştikleri bir mutluluktan dolayı, onların sevinçlerini paylaşmak amacıyla söylenen sözlerdir.Yüzyüze kutlamalarda, önce kutlamaya konu olan olay belirtilir.Sonra kişinin konumun ve onunla olan ilişkinin özelliğine göre, sevincimizi bildiren sözler ve mutluluğun artması dileğiyle bitirilir.Baş sağlığı (Taziye)İnsanlar, bir yakınlarını kaybettiklerinde, acılarını paylaşacak, kendilerini teselli edecek dostlar ararlar. Dilimizdeki "dost kara günde belli olur" sözü, bu gerçeğin en özlü anlatımıdır.Başsağlığı ziyaretleri, yakınlık derecesiyle uyumlu olmalıdır. Böyle günler, üzüntülerin yoğun biçimde yaşandığı anlardır. Konuşmalar; insanları yatıştıracak, teselli edecek nitelikte, kısa, içten ve abartısız olmalıdır.Duruma göre, başınız sağolsun, Allah sabır versin, Allah taksiratını affetsin, Allah rahmet eylesin, nur ( huzur ) içinde yatsın, Allah başka acı göstermesin... gibi söz kalıpları yanında, içten duyguları dile getirecek sözler de kullanılabilir. Ayrıca, Anadolu bölge ağızlarında kullanılan ve insanların bu acılarını unutturacak başka büyük acılar görmemeleri dileğini güçlü biçimde anlatan "Allah bu acınızı unutturmasın" gibi sözler de duygularımızı dile getirmede etkili olabilir.Özür Dilemeİnsanlar bazen yanlış söz ve davranışlarıyla arkadaşlarını, dostlarını elde olmayan nedenlerle kırabilirler. Bazen bu kırgınlıklar, dostlukları kopma noktasına getirebilir. Bunu önlemek için, yapılan yanlışın söz yada davranışla giderilmesi gerekir. Buna özür dileme denir.Özür dilenirken, önce konu belirtilmeli, ardından, yapılan yanlışlığın, varsa bağışlanabilir sebebi açıklanmalıdır. Hiçbir sebep yokken böyle bir surum doğmuşsa, yapay nedenlere sığınmadan hata itiraf edilmeli, asla yalana başvurulmamalıdır. Özür dileyen kişi, karşısındaki insanın sitem ve kızgınlığını anlayışla karşılamalı, gerekirse alttan almalıdır. Yoksa, "özrü kabahatinden büyük" sözüne hak verdirecek yeni yanlışlıklara düşebilir.Telefonla KonuşmaGelişen iletişim teknolojisi, telefonu günümüz insanının vazgeçilmez aracı durumuna getirmiştir. Gün geçmiyor ki, evimizde, işyerimizde... en az birkaç kez telefon konuşması yapmış olmayalım.Elbette ki telefonla konuşmanın da yöntem ve kuralları vardır. Şimdi bunları sıralayalım :· Telefonun yanında sürekli bir kalem, not defteri ve rehber bulunmalıdır.· Uzun ve ayrıntılı konuşmalar için önceden hazırlık yapmalı, iletilecek istekler ve görüşler, sorulacak sorular, karşılaşabileceğimiz sorulara vereceğimiz cevaplar açık seçik belirlenmelidir.· Telefon açılınca ilk söz olarak karşı numara sorulmalı, aradığımız numaranın doğruluğu anlaşılınca, kendimizi tanıtmalıyız.· Daha sonra aradığımız kişi sorulmalı ve kendisiyle konuşmaya başlamamız sağlanmalıdır.· Karşılıklı konuşma kısa, özlü olmalı, gereksiz ayrıntılara girilmemelidir.· Telefon konuşmasını, arayan kişinin bitirmesi ve telefonu yine arayan kişinin kapatması bir incelik gereğidir. Aranan kişinin telefonu önce kapatması kaba bir davranıştır. Kapatmadan önce ayrılış selamı verilir, iyi dilekler iletilir.KİTLE KONUŞMALARIBir konuda toplumu aydınlatmak, bu alanda kamuoyu oluşturmak amacıyla yapılan konuşmalardır. Kitle konuşmaları, tek kişi tarafından belli bir topluluğa yönelik olabileceği gibi, birden çok kişinin katılımıyla gerçekleşen toplu görüşmeler yada tartışmalar biçiminde de olabilir.KonferansBilim ve sanat konularında, yazar, bilim adamı, sanatçı ve düşünürlerin, bir konu hakkında derin bilgisi, görüşleri olan kimselerin, özel toplantılarda dinleyicilerine karşı düşüncelerini, bilgilerini açıklamak, öğretmek amacıyla yaptıkları konuşmalardır.Bilimsel bir düşünceyi, akademik bir konuyu, orijinal bir görüşü anlatmak, bir tezi savunmak konferansın en belirgin amacıdır.Konferanslar; genellikle bir topluluğa, bir kitleye, bilim, teknik, düşünce ve sanat öğeleriyle ilgili konuları açıklar. Her türden kompozisyonda olduğu gibi, konferansta konunun ilgi çekici olması, birlik, açıklık, ses, güzel Türkçe, dinleyenlerin sabır dereceleri, dikkat edilecek temel kurallardır.Açık OturumToplumu yakından ilgilendiren güncel bir konunun değişik görüşlerdeki uzman kişiler tarafından seçkin bir izleyici önünde tartışılmasıdır. Açık oturumda, değişik görüşlerin eşit oranda temsil edilmesi temel ilkedir, tartışmayı bir başkan yönetir. Başkan konuyu belirler, konuşmacıları tanıtır, sonra konuşmacılara sırasıyla söz verir. Konuşmacılar birbirlerini dikkatle dinler, gerekirse not alırlar. Başkan genellikle yapılan konuşmaları oturumun sonunda toparlayıp özetler.PanelBir başkanın yönetiminde, küçük bir tartışmacı grubun izleyiciler önünde belli bir konuya ilişkin görüş ve düşüncelerini belirttikleri grup tartışmasıdır. Açık oturumdan farklı olarak, konuşmacıların görüşlerini bildirmelerinden sonra, izleyiciler soru olarak tartışmaya katılabilir, kendi görüşlerini açıklayabilirler. Sonunda başkan konuşmaları toparlayarak görüşleri özetler.SempozyumBir dinleyici topluluğu karşısında özellikle bilim, sanat ve fikir ağırlıklı konularda değişik konuşmacıların önceden hazırlanmış bir dizi konuşma yapmalarıdır. Her konuşma 5-20 dakika ile sınırlıdır. Sempozyumda ele alınan ortak konu çeşitli yönlerden incelenir, değişik görüşler ve yorumlar dile getirilir.Sempozyumda da bir başkan bulunur. Konuyu bölümlere ayırır. Her bölüm için değişik mesleklerden belli sayıda konuşmacı bulunur. Başkan sempozyumu açarken konuyu belirler, gerekli açıklamaları yapar. Konuşmacıları tanıtır. Konuşmaların sonunda görüşleri kısaca özetler.Sempozyumda yapılan değişik konuşmalar, konuyu bütünleyici niteliktedir. Burada tartışmadan çok sohbet havası vardır. Konuşmalardan sonra dinleyiciler soru sorabilirler.ForumPanel gibi bir toplu tartışma türüdür. Belli bir konuda ortaklığı bulunan bir grubun, ortak sorunlarının çözümlenmesinde görüş birliğine varmak üzere düzenlenen toplu tartışmaya forum denir. Genellikle grup başkanı denilen bir kişi tarafından yönetilen forumda, topluluğun her üyesinin konuşmada ve görüşlerini bildirmede eşit hakkı vardır. Forum sonunda, tartışma konusu olan sorunun çözümünde tutulacak ortak yolun belirlenmesi amaçlanır. Burada başkanın hem konuşmacıları hem de dinleyicileri yönetmesi daha güçtür. Bu bakımdan forum başkanının yönetmede ve konuşmada yetenekli ve birleştirici olması gerekir.

Divân Şiirinin Özellikleri

1.Nazım birimi beyittir. Beyit, kendi içinde anlam bütünlüğü taşır. Beyitlerle kurulan nazım biçimlerinde beyitleri birbirine bağlayan ölçü ve uyak birliğidir.2.Ölçü, İranlıların Araplardan alarak yeniden düzenledikleri aruz ölçüsüdür.3.Divan edebiyatında genellikle tam ve zengin uyak kullanılmıştır.4.Divan edebiyatında Arap ve Fars edebiyatlarından alınan nazım biçimleri kullanılır: gazel, kaside, mesnevi, musammat, rubai....5.Divan Edebiyatının kaynakları din, tasavvuf, Kuran, hadis,peygamber hikayeleri, evliya menkıbeleri , İran ve İslam mitolojisi, XIII. yüzyılından sonra yerli yaşam, günlük olaylar... olmuştur. Bu nedenler ile şiirlerde aşk, şarap , din ve ahlak ile ilgili soyut kavramlar işlenmiştir. Şiirlerin kişi ve toplum yaşayışı ile ilgili gerçeklere , doğaya ilgileri azdır. Stilize edilmiş bir doğa anlayışı ile dağa öğeleri nakış, motif gibi kullanılmıştır.Divan şiirinde aşk ön plandadır. Aşk anlayışı çağın mutlak hükümdarlık sistemine ve tasavvuf düşüncesine dayanır. Sevgili , mutlak iktidar sahibi ,zalim , vefasız; aşık ise bahtsızdır. Şairler için anlatılmak istenen platonik aşktır.6.Divan şiirinden kaderci bir dünya görüşü egemendir. Şairler, dünyanın geçici olduğundan, feleğin cerrinden , zamanın kötülüğünden yakınırlar.7.Divan şiirinin dili Arapça , Farsça sözcük ve tamlamalarla dolu Osmanlıca denilen yazı dilidir.8.Söyleyiş özentilidir Ustalık, benzetmeler yapmak mecazlı, sanatlı değişler yaratmak, kalıplaşmış anlamlı sözcükleri yeniden kullanmaktır. Bu nedenle şair, özden çok söyleme biçime önem verir. Divan şiirinde nazirecilik yaygındır.9.Şiirler, konularına göre değişik biçimle adlandırılır. Ölüm teması işleyen ‘ MERSİYE’, Peygamberlerin erdemlerini anlatan şiirlere ‘NAAT’, Tanrıya yakarışı işleyen şiirlere ‘MÜNACAAT’ , Tanrının birliğini anlatan şiirlere ‘TEVHİD’ , şairin kendini övdüğü şiirlere ‘FAHRİYE’ , şairin toplumsal çarpıklıkları dile getirdiği yergilere de ‘HİCİV’ denir.10.Nazım biçimleri genelde Arap ve İran şiirlerinden alınmıştır. Divan Edebiyatı nazım biçimleri iki ana bölümde işlenir.

Paragraf

Paragraf, bir düşünceyi tam olarak anlatabilmek için bir araya getirilen cümleler topluluğudur. Paragrafın bütün cümleleri aynı konuyu işler ve aynı düşünceyi açıklar ya da destekler.Tek bir düşünce etrafında oluştuğundan kendi içinde bir bütünlük gösterir; kendinden önceki ya da sonraki paragraflara bir bağlılık göstermez.PARAGRAFIN KONUSUParagrafta hakkında söz söylenen düşünce, olay ya da durumlar konuyu verir. Konuyu bulmak için "Parçada neden söz ediliyor?" diye sorabiliriz. Yani üzerinde durulan neyse konu da odur. Bununla ilgili sorular değişik soru kökleriyle karşımıza çıkar."Aydın karşılaştığı her meseleyi yeniden irdeleyen insandır. Fikirler, üzerinde düşünülmeyince basmakalıp hâle gelir; bir nevi batıl inanç şekline girer. Aydın, başkalarından önce kendine karşı hür olan insandır. Onun için hakikat, en üstün kıymettir."Parça neyi anlatıyor? sorusunu bu parçaya yönelttiğimizde alacağımız cevap: "Aydın"ı anlatıyor olacaktır. Peki "Aydın"ın neyini anlatıyor? dediğimizde "Özelliklerini..." cevabını veriyoruz. Öyleyse bu parçanın konusu "aydının özellikleri"dir.Bazen konu soruları şiir şeklinde de karşımıza çıkabilir. Tema : Şiire hâkim olan duygu veya şiirde bahsedilen konuya tema denir."Burda güneşOrda yağmurGüneşte de güzel dünyaYağmurda daŞükürler olsun tanrımŞükürler olsun sanaVerdiğin hayat pırıl pırıl"Şimdi bu şiirin temasını bulalım. Şair güneşi ve yağmuru anlattıktan sonra ikisinin de güzel olduğunu söylüyor. Sonra bunların güzelliğini genelleyerek yaşamın pırıl pırıl, yani güzel olduğuna değiniyor.Memnun olduğu bu güzel yaşamı bahşettiğinden dolayı da Allah'a şükrediyor. Şair yaşamı güzel bulduğuna ve şiirde bunu anlattığına göre şiirin teması "yaşama sevinci" dir diyebiliriz. PARAGRAFIN ANA DÜŞÜNCESİAna düşünce, parçada yazarın okuyucuya vermek istediği mesajdır. Buna yazarın paragrafı yazma amacı da diyebiliriz. Her paragrafın belli bir ana düşüncesi vardır. Bu düşünce bazen paragrafın herhangi bir yerinde bir cümle hâlinde verilir. Diğer cümleler bu düşünceyi açıklar ya da destekler. Bazen ise belli bir cümleyle verilmez, paragrafın bütününe sindirilir.Paragrafın ana düşüncesini bulabilmek için kendimize "Yazar bu parçayı hangi amaçla yazdı?", "Bize ne demek istedi?" gibi soruları sorabiliriz."Oyun, çocukların ruhi eğitiminde önemli bir yer tutar ve gelişmelerini sağlar. Oyundan ve oyuncaklardan mahrum bazı çocukların, gelecekte asık yüzlü, somurtkan ve çekilmez kişiler oldukları görülmüştür. Oyunlar, aşırı olmadığı sürece, çocuklar için vazgeçilmez eğlence kaynaklarıdır."Bu parçanın bütününde işlenen düşünce "Oyun ve oyuncağın, çocuğun ruhsal gelişimi için gerekli olduğu" fikridir.Yazar bu ana düşünceyi zaten ilk cümlede "Oyun, çocukların ruhi eğitiminde önemli bir yer tutar. Ve gelişmelerini sağlar." Sözleriyle vermiştir. Daha sonraki cümlelerde ise bu düşüncesini açıklayıcı ve destekleyici yargıları vermiştir.Bazen ana düşünce şiirle de sorulabilir. "İnsan vardır fark edilmez süsünden,Kimi farksızdır koyun sürüsünden.Her gördüğün şekle aman kapılma.İnsan belli olmaz görüntüsünden."Bu parçada insan ve hayvan karşılaştırılmış. İyi bir hayvanın dıştan bakılarak anlaşılabileceği, insanın tanınmasının ise zor olduğu dile getirilmiştir. Anlatılan "İnsanın ne düşündüğü, ne yapmak istediği, kısaca içyüzü belli değildir." sözleri ile özetleyebiliriz. PARAGRAFIN YARDIMCI DÜŞÜNCELERİHer paragraf tek bir konu üzerinde durur ve bir ana düşünceyi işler.Paragrafta bunun dışında, ana düşüncenin daha iyi açıklanmasını sağlayan, onu daha belirgin hâle getiren, işlediği konunun sınırlarını çizen düşünceler de vardır. Bu düşüncelere de paragrafın yardımcı düşünceleri denir. Bir paragrafta ana düşünce bir tane iken yardımcı düşünce sayısı birden fazla olabilir.Yardımcı düşünceyle ilgili sorular çoğu zaman olumsuz biçimdedir.Bir parça üzerinde yardımcı düşünceleri inceleyelim."İyi yazmak ya da güzel konuşmak, kültürlü her insanın edinmek istediği erdemlerin başında gelir. Bu erdemlere sahip olmanın yolu, okumak ve okuduğunu anlamaktan geçer. Okuma, kültürün temeli olduğu kadar bilginin de başlıca kaynağıdır."Şimdi bu parçadan bazı yardımcı düşünceler belirleyelim.Parçanın son cümlesindeki "Okuma, kültürün temeli olduğu kadar bilginin de başlıca kaynağıdır." cümlesinden "Okumakla bilgi hazinemizin genişlediğinden" ifadesi;Parçadaki "...güzel konuşmak.... Bu erdemlere sahip olmanın yolu, okumak ve okuduğunu anlamaktan geçer." sözlerinden "İfade güzelliğinin okumakla elde edileceğinden" ifadesi;Parçadaki "Okuma, kültürün temeli olduğu kadar bilginin de başlıca kaynağıdır." cümlesinden "Okumanın, bilgi kaynaklarının en önemlisi olduğundan" ifadesi çıkarılabilir. Ancak böyle bir parçadan "Bilgili insanların toplumda saygı gördüğünden" yargısı çıkarılamaz. Çünkü parçada bundan hiç bahsedilmemiştir.PARAGRAFIN YAPISIParagrafın; bir makalenin, denemenin ya da başka bir yazının küçültülmüş biçimidir.Nasıl bu tür yazıların giriş, gelişme ve sonuç bölümleri varsa, bir paragrafın da bu tür bölümleri vardır. İşte paragrafın yapısıyla ilgili sorular böyle bir bölümlemeyi ortaya çıkarmak için sorulur.Giriş bölümüGenelde tek cümleden oluşan giriş bölümünde parçada anlatılacak konu verilir.“Sanatçı, toplumun sorunlarına duyarlı olmalıdır.” cümlesi giriş cümlesi olabilir.Giriş bölümü cümlesinde, sanki giriş cümlesinden önce bir cümle varmış anlamını verebilecek olan "bu yüzden, bundan dolayı, kaldı ki, yine de, ama, fakat, oysa, çünkü, bunun için, ise..." gibi bağlayıcı ifadeler yer almaz.Örneğin;"Demek ki bizden gizlediği bazı şeyler var.""Ağaç sevgisi de bizim önemli değerlerimizden biridir.”"Çünkü kitabın kıymetini okuyan bilir.""Şimdi de ağaç üzerine bir şeyler söyleyelim."Yukarıdaki cümlelerden hiçbiri, bir parçanın giriş, yani ilk cümlesi olamaz. Çünkü bu cümlelerin hepsinde kendilerinden önce başka cümlelerin de olduğunun işaretlerini veren bağlayıcı ifadeler bulunmaktadır. Bu ifadelerin altı çizilmiştir.Gelişme bölümüGiriş bölümünde verilen konunun her yönüyle ortaya konduğu bölümdür. Düşüncenin açılması için anlatım yollarından yararlanılır.Sonuç bölümü Gelişme bölümünde anlatılan olay, düşünce ya da duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Paragraf tamamlama soruları bu bölümle ilgilidir. Şimdi paragraf tamamlamaya değinelim.PARAGRAF TAMAMLAMAParçanın son cümlesi bir bitiş bildirir. Ya anlatılanlardan bir sonuç çıkarılır ya da bir olayın bitişini gösterir. Bu soruların çözümünde cümlelerin anlamca bağlılığı yanında yapısal olarak bağlanmalarına da dikkat edilmelidir."Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan kalıyorum diyorsanız, bilgi tokluğu ve duygu zenginliğine sahip olmak için bol bol okuyunuz. Küçük yaşlardan itibaren kitaplarla dost olunuz. Kitapların o geniş dünyasına kulaç açtığınız zaman kendinizi daha mutlu ve güvenli hissedeceksiniz. Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacakve ..."Bu parçada yazmak ile okumak arasında bir ilişki kurulduğunu görüyoruz. Bunu, parçanın giriş cümlesindeki "Kalemi elime aldığım zaman bir şey yazmadan kalkıyorum diyorsanız,..." varsayımına karşılık olarak, yine parçadaki "...bol bol okuyunuz." ifadesinden anlıyoruz. Yani parçada, yazmak isteyene okumak tavsiye ediliyor. Parça "Okudukça yazmaya karşı ihtiyacınız artacak ve ..." şeklinde devam ettiğine göre parçayı tamamlayacak ifade "yazmak" ile ilgili bir ifade olmalıdır. Öyleyse bu paragrafı "elinizi kaleme uzatacaksınız." şeklinde bir ifadeyle tamamlayabiliriz.PARAGRAF OLUŞTURMABir paragraf oluşturabilecek cümleler dağınık olarak verilir ve öğrencinin bunlardan bir paragraf oluşturması istenebilir. Bu tip sorularda cümlelerin anlamca ve yapıca birbirine bağlanabilmesi aranmalıdır.Burada dikkat edilecek noktalar şunlardır:Öncelikle cümlelerin hepsi okunarak bu cümlelerin ne anlattığı belirlenmeye çalışılmalıdır.Eğer bir olay anlatılıyorsa olayın gerçekleşme sırası belirlenmelidir. (Zaman akışı)Eğer bir fikir işleniyorsa bu düşüncenin mantık sırası belirlenmelidir.Aşağıdaki karışık cümlelerle bir paragraf oluşturalım.I. Çanakkale sırtlarını bombardıman ettiler.II. Bir topçu bölüğünde yalnız Seyit ve Ali adlı iki topçu eri kaldı.III. Oradan geçip İstanbul'u almaya çalışıyorlardı.IV. 1915 yılında düşman gemileri Çanakkale Boğazı'na gelmişlerdir.V. Oradaki askerlerimizin çoğu şehit düştü.Bu cümlelerin hepsini okuduğumuzda Çanakkale Savaşı ile ilgili bir olayın hikâye edildiğini görmekteyiz. Yapacağımız iş olayın gerçekleşme sürecini belirlemek. "Önce boğaza gemilerin gelmesi anlatılmalı. (IV) Gemilerin geliş amacı verilmeli.(III) Sonra bombalama anlatılmalı.(I) Bombalamadan sonra anlatılması gereken olay askerlerimizin şehit düşmesi olacaktır. (V) Yalnız şehit düşmeyen iki topçumuz vardır.(I) " Olay mantıken böyle sıralanmalı. Çünkü eylemlerden birinin gerçekleşmesi diğerine bağlı.Bu parçadan bir paragraf oluşturulduğunda sıralama "IV - III - I - V - I" şeklinde olmalıdır.DÜŞÜNCENİN AKIŞINI BOZAN CÜMLEParagrafı oluşturan cümlelerin hepsi aynı düşünce etrafında örgülenir, aynı konuyu anlatır.Bazen parçalarda bir konu anlatılırken farklı bir düşünce veya konunun farklı bir yönü bir cümle hâlinde araya girer. Düşüncenin akışını bozan cümlelerin sorulduğu sorularda bizden istenen işte bu farklı cümleyi bulmaktır.Bu soruların çözümünde yapılacak iş; her bir cümlenin ne anlattığını, bir iki kelimeyle tespit etmektir. Sonra bu tespitlerimizi karşılaştırmaktır. Görülecektir ki bir cümle haricinde hepsi aynı konudan veya konunun aynı yönünden bahsediyor. Farklı şeylerden bahseden cümle düşüncenin akışını bozan cümledir."(1) Ne güzel de süzülüyor martılar gökyüzünde. (2) Hep onlar gibi özgür olmak istemişimdir. (3) Her şey gözlerinde küçücük .... (4) Altlarında mavi deniz, üstlerinde masmavi gökyüzü..."Bize yukarıdaki parçadan hareketle: "Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?" şeklinde bir soru sorumuş olsunlar. Yapacağımız ilk iş cümlelerde ne anlatıldığını birer kelimeyle belirlemektir. Parçadaki 1., 3. ve 4. cümlelerde "martıların uçuşundan" bahsedilirken 2. cümlede yazarın "martılara öykünmesinden" bahsedilmektedir. Öyleyse farklı olan, yani düşüncenin akışını bozan cümle 2'dekidir.PARAGRAFIN BÖLÜNMESİDüşüncenin akışıyla ilgili bir diğer soru tipi de, parçanın iki paragrafa bölünebilmesiyle ilgilidir. Bu tip parçalarda, parçanın bir bölümünde bir düşünce, ikinci bölümünde başka bir düşünce işlenir.Yazar konuyu işlerken her bir paragrafta konunun farklı bir yönünü işler. Anlattığı bir şeyden farklı bir şeye geçiş yaptığında yeni bir paragrafa da geçmesi gerekir. Sınavlarda iki ayrı düşüncenin işlendiği bölümler bir paragraf olarak verilir ve bizden bu paragrafı bölmemiz istenir. Bu tip sorularda yapılacak iş her bir cümlede anlatılanı bir iki kelimeyle belirlemektir. Daha sonra belirlenen bu ifadeler karşılaştırılmalıdır. Görülecektir ki bir kısım cümlelerde bir konudan bahsedilirken diğer cümlelerde ise başka bir konudan bahsediliyor. Yapılacak en son iş; yeni, farklı konuya geçilen ilk cümleyi veya konuyla ilgili bakış açısının değiştiği ilk cümleyi tespit etmektir."(I) Kitap okumak için yaz, daha uygun mevsimdir. (II) Havalar ısınmaya başlayınca, doğanın her köşesi bir okuma yeri olur. (III) İstediğiniz yeri seçebilirsiniz. (IV) Parkta, deniz kıyısında, bir ağaç altında gönlünüzce okuyabilirsiniz. (V) Okuma biçimi ve yöntemi kişiden kişiye değişir. (VI) Kimileri beş on kitabı birden okumayı sever. (VII) Kimileri de bir kitabı bitirmeden ötekine başlamaz."Bize bu parçayla ilgili "Bu parça açıklanan düşünceler bakımından ikiye bölünürse ikinci parça hangi cümleyle başlar?" şeklinde bir soru yöneltilmiş olsun. Parçadaki cümleleri tek tek incelediğimizde I., II., III. ve IV. cümlelerde "kitap okumanın zaman ve zemininden" bahsedilirken V,VI ve VII. cümlelerde "kitap okuma biçiminden" bahsediliyor. Demek ki bu parçada iki düşünce işlenmiş ve ikinci düşünceye geçilen cümle, yani bölündüğünde ikinci paragrafın ilk cümlesi olacak olan cümle V. cümledir

Cümle Anlamı

CÜMLE ANLAMICümle, yargı bildiren sözcük ya da söz öbeğidir.Bir sözün yargı bildirmesi, şahıs ve kip bildirecek biçimde çekimlenmesine bağlıdır. Bu özelliği gösteren tek bir sözcük cümle olabileceği gibi, birbirini tamamlayan birçok sözcük de cümle özelliği gösterebilir. Bu açıdan, "Çalışıyorum." sözcüğü,"Çalışkanım." sözcüğü de cümledir."Yarınki sınava hazırlanıyorum." da cümledir. Cümle anlamında cümlelerin anlamca eşleştirilmesi, cümle tamamlama ve cümle oluşturma gibi konular üzerinde duracağız.Şimdi cümlelerin anlamsal özellikleri üzerinde duralım.TANIMLAMA Bir şeyin ne olduğunu anlatan cümleler tanım cümleleridir. Tanım cümleleri, "Bu nedir?" sorusuna cevap verir. "İsimlerin özelliğini belirten sözcüklere sıfat denir."cümlesinde tanım yapılmıştır. Bu cümleye sorduğumuz, "Sıfat nedir?" sorusuna cevap alabiliyoruz: İsimlerin özelliğini belirten sözcüklerdir."Sıfatlar çekim eklerini almaz."cümlesinde ise tanım yoktur. Çünkü bu cümleye "Sıfat nedir?" sorusun yönelttiğimizde cevap alamıyoruz.ÜSLÛP Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şekli üslûbu oluşturur. Bir eserin cümlelerin uzunluğu, kısalığı; sanatçının sözcük seçimi, sanatlı ya da yalın anlatımı üslûp ile ilgilidir."Yazar, öykülerinde anlattığı yörenin konuşma dilini kullanmayı tercih etmiş." cümlesi üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın öykülerinin dilinden; yani anlatımdan söz edilmiştir. Bu da üslûpla ilgilidir."Sanatçı, bu öyküsünde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş." sözü üslûpla ilgilidir. Çünkü bu cümlede yazarın eseri oluşturuş şeklinden söz edilmiştir. Bu da üslup ile ilgilidir.KARŞILAŞTIRMABir düşünceyi ya da kavramı daha anlaşılır hâle getirmek için onu başka bir düşünce ya da kavramla herhangi bir yönden değerlendirmeye karşılaştırma denir. "Eski İstanbul şimdikine göre daha güzeldi."cümlesinde "İstanbul" önceki ve sonraki hâli ile karşılaştırılmıştır.Karşılaştırma, ortak ya da farklı yönlerden yapılabilir. Örneğin,"Selim, derslerde Elif kadar başarılıdır." cümlesinde Selim ve Elif derslerdeki başarıları yönünden karşılaştırılmışlardır. "Selim, gezmeyi çok sever, Elif ise kitap okumayı sever." cümlesinde de karşılaştırma vardır. Bu cümlede iki kişi sevdikleri durumlar yönünden karşılaştırılmışlardır.YORUMSöyleyenin bir konu ile ilgili düşüncelerine, sözlerine kendi duygu ve görüşlerini kattığı anlatıma yoruma dayalı anlatım denir.Yorumlar kişinin kendi beğenisini, kendi görüşünü anlattığından özneldir, kişiye özeldir."Evimin balkonundan bakınca Boğaz'ın muhteşem güzelliği beni mest ediyor."cümlesinde "muhteşem güzellik" sözleri kişinin manzarayı beğendiğini bildirir.Bu manzarayı herkesin beğenmesi gerekmez ve bu muhteşemliğin kanıtlanmasına da gerek yoktur. Çünkü bu, benim Boğaz'a bakışımın ifadesidir. Benim Boğaz'ı değerlendirişimdir. O hâlde bu cümlede yorum söz konusudur."Taraftarlar, şampiyonları havaalanında karşıladı." cümlesinde görülenler anlatılmış, şampiyonların gelişi ile ilgili kişi kendi görüşünü belirtmemiştir. Bu nedenle bu cümlede yorum yapılmamıştır. ÖZNEL VE NESNEL YARGILAR Kimi yargıların kişiden kişiye değişen bir yanı vardır. Bu yargıların doğruluğu ya da yanlışlığı kanıtlanamaz. İşte, söyleyenin kendi görüşünü yansıtan bu tür yargılara öznel yargılar denir."En ilgi çekici edebiyat türü öyküdür."cümlesinde beğeni ifadesi, söyleyenin yorumuna bağlıdır ve bu yorum kişiden kişiye değişir. Bu cümledeki yargıyı kanıtlamak mümkün değildir. kimisi romanı, kimisi tiyatroyu ilgi çekici bulabilir.Kimi yargılar ise kanıtlanabilir bir nitelik taşır. Bu tür yargıların doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmez. Söyleyenin yorumunu içermeyen bu tür yargılara nesnel yargı denir. "Yüzüklerin Efendisi filmi gişe rekorları kırdı." cümlesi nesneldir. Çünkü filmin çok izlenip izlenmediği çok rahat kanıtlanabilir."En güzel renk pembedir.""Bu sanatçının sesine bayılıyorum.""Bu sanatçının romanlarında insanı büyüleyen bir anlatım var."cümleleri söyleyenin kişisel görüşünü anlatan öznel yargılardır."İstanbul Türkiye'nin en kalabalık şehridir.""Sanatçının son kitabı çok sattı.""Yazar romanlarındaki kahramanları çoğunlukla kadınlardan seçmiş."cümleleri ise kanıtlanabilir bir nitelik taşıyan nesnel yargılardır.KOŞUL CÜMLESİBir yargının ya da eylemin gerçekleşebilmesi için öne sürülen şartın olduğu cümlelere koşul cümleleri denir.Bu tür cümlelerde söz konusu yargının gerçekleşmesi bir şarta bağlanmıştır. Bu şart gerçekleşmezse yargı da gerçekleşmez. "Biraz düşünürsen nerede yanıldığını anlarsın."cümlesinde "nerede yanıldığını anlama", "düşünme" şartına bağlanmıştır.Bu cümleye göre yargının gerçekleşmesi "düşünme" nin gerçekleşmesine bağlıdır. Kişi düşünmezse bu da geçekleşmeyecektir."Çim makinesini yarın vermek üzere aldım.""Ödevini yaparsan gezmeye gideriz.""Bu konuyu hepiniz anlayacaksınız, yalnız beni dikkatle dinlemelisiniz.""Mektubu okuyunca ne demek istediğimi anlarsın." cümlelerinde koşul anlamı vardır.GEREKÇELİ YARGIHerhangi bir davranışın, eylemin, isteğin yapılmasını gerekli kılan nedenle verilmesi ile oluşan yargılara gerekçeli yargılar denir.Gerekçeli anlatıma nedene bağlı anlatım da denir. Bu tür yargılar eyleme sorulan "niçin" sorusu ile bulunabilir."Derslerine düzenli çalıştığından sınavda başarılı oldu.""Uyanamadığından derse geç kalmış.""Bu akşam toplantıya katılamayacağım, misafirlerim gelecek.""Bugün pazar olmasaydı bütün mağazalar açık olurdu."cümlelerinde neden - sonuç ilişkisi vardır.ÖNERİHerhangi bir şeyde görülen eksikliğin nasıl giderilebileceğini bildiren cümlelere öneri denir."Kitabın sonuna yararlanılan kaynaklar eklenirse, okuyucuya daha yararlı olur."cümlesinde kitabın sonunda kaynakların olmaması bir eksiklik olarak görülmüş ve bunun giderilmesi için öneride bulunulmuştur."Plânınızın yeniden gözden geçirmenizin doğru olacağı düşüncesindeyim.""Günün belli saatlerinde, belli aralıklarla ders çalışırsan daha iyi olur.""Sanatçı, kişisel konuların yanında toplumsal konulara da yer vermelidir."cümlelerinde öneri söz konusudur.VARSAYIMVarsayıma bir olayın gerçek olup olmadığını bilmeden gerçek saymaya varsayım denir.Bu cümleler "varsayalım, tut ki, diyelim ki" sözleri ile oluşturulur."Diyelim ki bu sınavı kazandın.""Tut ki yüz elli yıl yaşadın.""Diyelim ki insanlar uzaya şehirler kurdu."cümleleri birer varsayımdır. Burada gerçekleşmeyen bir durum gerçekleşmiş kabul edilip,o durum üzerinden düşünceler belirtilmiştir.TAHMİNBir kişinin sonucunu bilmediği bir olay ya da durum ile ilgili nasıl sonuçlanacağına dair kendi görüşünü bildirmeye tahmin denir."Geç kaldık, sanırım Selim gitmiştir."cümlesini düşünelim. Burada henüz Selim'in gidip gitmediği bilinmiyor. Sadece "gitmesi" ile ilgili bir tahminde bulunulmuştur."Kardeşim bu soruların hepsini çözer.""Bizim oralara bahar gelmiştir artık."cümlelerinde de tahmin anlamı vardır.CÜMLE TAMAMLAMACümle yargı bildiren söz ya da söz öbeğidir. Bir yargının tam olabilmesi için verilmek istenen düşünceyi tam aktarması gerekir. Bunun için de yargı yardımcı unsurlarla zenginleştirilip tamamlanır. "Bu durumu ona anlatıncaya kadar..." cümlesi aşağıdakilerden hangi sözle tamamlanırsa, anlatılanların güçlükle kabul ettirildiği anlamı oluşur?Burada yapacağımız, cümleyi düşünmek ve cümleyi hangi sözlerle tamamlarsak istenen anlamı oluşturacağımızı ortaya çıkarmaktır.Cümlede bir durumun zor kabul ettirilmesi anlamı olacağına göre, bu cümle "akla karayı seçtim" sözleri ile tamamlanabilir. Çünkü bu sözler, cümleye "bir şeyin güçlükle kabul ettirilmesi" anlamı katmaktadır.CÜMLENİN KONUSUBir yazının olduğu gibi cümlenin de konusu vardır. Cümlenin genelinde üzerinde durulan duygu ya da düşünceler o cümlenin konusunu oluşturur.“Bu cümlede neyden söz ediliyor?” sorusu, bize o cümlenin konusunu verecektir.Çocuğa ana dilini, bir işçi elindeki âlet gibi nasıl kullanıldığını ilk öğreten, ona bu dilin türlü hünerlerini; kıvraklığını, zenginliğini, inceliğini ilk öğreten masaldır.Bu cümlenin genelinde “masal” ın ana dil eğitimindeki yerinden söz edilmektedir. O hâlde bu cümlenin konusu “masalın dil öğrenimine katkısı”dır.Küçüklükte öğrenilen taş üzerine yazı yazmaya, yaşlılıkta öğrenilen ise su üzerine yazı yazmaya benzer.Konu: Eğitimin yaşıİnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur.Konu: Alışkanlık.